İkinci dünya savaşına katılan ABD Hava Kuvvetleri’ne (USAAF) bağlı bombardıman uçakları 1942’de Kuzey Afrika’ya intikal etti.
Bu bölgede bulunan İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) ile koordineli olarak çalıştılar.
USAAF ve RAF kurmayları Hitler’i alt edebilmek için ana hedefleri şu şekilde belirlediler:
1. Alman uçak endüstrisi
2. Denizaltı tersaneleri ve üsleri
3. Rulman tesisleri
4. Petrol rafineleri
5. Kauçuk ve lastik endüstürisi
6. Askeri ulaşım üsleri
Mısır’da Fayid hava üssünde konuşlanan USAAF B-24D Liberator Bombardıman Filosu’nun komutanı Albay Halverson’du.
Onun hazırladığı saldırı planlarının kod adı da onun ismini taşıyordu: (HALverson PROject-Number 63 = HALPRO)
Bu isim aynı zamanda yapacakları görevlerin de kod adı olacaktı.
İlk hedef olarak Romanya’daki Ploesti rafinerisi belirlendi.
Çünki bu rafineri Alman ordusunun yağ ve yakıt ihtiyacının; özellikle havacılıkta kullanılan yüksek oktanlı yakıtın % 60’ ını üretiyordu.
11 Haziran 1942 gecesi Albay Halverson komutasındaki 13 B-24 Fayid hava üssünden ayrıldı.
12 Haziran’ın erken sattlerinde hedefe varıldı.
Amerikan askeri kayıtlarına gore onüç uçaktan onu rafineri üzerine, birisi Constanta limanına, ikisi ise bilinmeyen hedeflere bombalarını bıraktı.
Rafineriye hasar verilemedi, ancak uçakların dönüşü hüsran oldu.
Çeşitli arızalardan dolayı üç uçak Ankara’ya, bir uçak Adapazarına indi.
Savaşta taraf olmayan Türkiye, uçaklara el koyarak mürettebatı enterne etti.
Albay Halverson ve kolundaki üç uçak Irak’ta Ramadi’ye indi.
Üç uçak yine Irak’ ta bilinmeyen yerlere indiler ve biri inişte ağır hasarlandı.
Kalan iki uçak ise Halep-Suriye’ye indi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Hava Kuvvetleri’nde uçan uçaklara isim vermek adetti.
Türkiye’ye mecburi iniş yapan uçakların isimleri şöyle idi:
Ankara’ya inenler:
* BROOKLYN RAMBLER
* LITTLE EVA
* BLUE GOOSE
Adapazarı’na inen:
* TOWN HALL
ABD siyasi bir krize neden olmamak için uçakları Türkiye’ye bağışladığını açıkladı.
Mürettebat Ankara’da bir otele yerleştirildi.
Kapıda nöbetçi vardı ve istedikleri zaman nöbetçi eşliğinde alışverişe çıkabiliyorlardı.
Ağustos 1942’de Türk Genelkurmayı bu uçakların Türk Hava Kuvvetleri’ne kazandırılması için uçakların Eskişehir’deki 1.Tayyare Alayına verilmesini emretti.
Dört uçaktan üçü Amerikalı personelin yardımıyla faal edilerek Eskişehir’e uçuruldu.
Savaş zamanı, şehirlerinin üzerinde dev uçaklar gören Eskişehir halkı heyecanlı anlar yaşadı.
Eskişehir’e onarım ve eğitim amacıyla Amerikalı personelin yarısı götürüldü.
Amerikalı mürettebattan akıllı birisi, kauçuk kaplı uçak yakıt depolarının hasarlanmaması için belli aralıklarla yakıt alınarak, motor çalıştırılmasının gerekli olduğunu ileri sürdü.
Böylece her motor çalıştırmada yakıt artırarak, bir uçağın kanat depolarının yarısını doldurmayı başardı.
15 Aralık 1942 günü herkes yemekte iken, Amerikan personeli birer ikişer kanat depoları yarıya kadar dolu olan uçağa koşuştular.
Pilotlar motorları acele ile çalıştırarak, motor kontrolü bile yapmadan kalkmayı başardılar.
Kaçırdıkları uçak “BROOKLYN RAMBLER” isimli uçaktı ve Türk işaretleri ve bayrağı taşıyordu.
Kaçan uçağı yakalamak için yarım saat sonra kaldırılan Martin-139 Türk avcı uçağı kaçan uçağa yetişemedi. Kıbrıs’a kadar uçan ve burada İngiliz uçakları tarafından önlenen uçak, Kıbrıs’daki İngiliz üssüne hafif hasarla inmeyi başardı.
1943 yılı başlarında ABD ve İngiltere ile yapılan pazarlıklar sonucu bu uçak tamir edilerek Türkiye’ye iade edildi.
Uçakla kaçan mürettebat Mısır’a geçerek Halpro ekibine katıldı.
Ankara’da otelde kalan diğer mürettebat ise gruplar halinde otelden kaçtılar.
Daha sonra sahte pasapotlarla Suriye üzerinden Kuzey Afrka’daki birliklerine katıldılar.
942 yılında Ploesti rafinerisine zarar veremeyen Amerikalılar, bu tarruzu yenilemek için 1943 ortalarında yeniden çalışmalara başladılar.
İngilizlerle işbirliğini artırarak yeni bir plan yaptılar.
Bu planın kısa adı CBO idi. (British/American Combined Bomber Offensive)
Alman ordusunun yağ ve yakıt ihtiyacının yüzde 60’ını karşılayan Ploesti Rafinerisi önemli bir hedef olmakla beraber, Avrupa’nın en iyi korunan hedeflerinden biriydi.
Ploesti’nin yirmi mil doğusunda Alman Me-109/110 av uçaklarının üssü bulunuyordu.
Ayrıca yol boyunda Yunanistan ve Bulgaristan’da da av üsleri vardı.
Rafinerinin dört bir tarafı uçaksavarlarla donatılmıştı.
Kayıtlara gore 237 uçaksavar buluyordu ve tümünü Alman askeri personeli kullanıyordu.
Saldırıda kullanılacak olan B-24D bombardıman uçakları yüksek irtifa bombardıman uçağıydı.
Amerikan ve İngiliz kurmaylarının yaptığı hesaplara gore hedefe yüzde 90 hasar verebilmek için 1270 sorti gerekiyordu.
Bu da o günün şartlarında imkansız görülüyordu.
Bir Amerikalı Albay, alçak irtifadan ve daha az uçakla aynı hasarı verebilecek bir hesaplama yaptı.
Bu plan komutanlar tarafından Roosvelt ve Churchill’e takdim edildi ve kabul gördü.
Yapılacak bu göreve ise “TIDAL WAVE” (gelgit-met cezir dalgası) kod adı olarak verildi.
Bu plana uygun olarak eğitim yapılabilmesi için Bingazi güneyindeki çöl boyanarak rafinerinin bire bir siluet maketi yapıldı.
Göreve katılacak mürettabat burada iki hafta boyunca eğitim bombaları ile eğitim yaptı.
Yapılan bu eğitim başarılı ve yeterli görüldü.
Nihayet tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra 1 Ağustos 1943 Pazar günü 178 B-24D Liberator Bombardıman uçağı ağır yükleriyle beraber Libya’daki Bingazi üssünden kalkışlara başladı.
Bombardıman kolları deniz üzerinde 3000 feet irtifadan kuzeye doğru yöneldi.
Kara görülünce kollar 10.000 feet’e tırmandı.
İşte bu anda Alman radarları olayı çözüp bölgedeki tüm Alman hava birliklerini alarm durumuna geçirdi.
Hedefe daha varamadan 178 uçaktan 13’ü ya düştü ya da arızalar nedeniyle üslerine geri döndü.
Bulgaristan kat edilirken bombardıman kolları alçak irtifaya inerek Alman radarlarının skoplarından çıktılar.
Ancak Almanlar hedefin Ploesti olduğunu anlamışlardı ve uçaksavarların tamamını yüksek hazırlık durumuna geçirdiler.
Hedefe yaklaşan bombardıman kolları neredeyse bacaların yükseklkiğinden uçarak bombalarını bıraktılar.
Yapılan bombardıman rafineri’ ye yüzde 42 oranında zarar verdi.
Ancak bu hasarlar 3-4 hafta içinde giderildi ve rafineri bombardıman öncesinden daha yüksek bir verimle çalışmaya başladı.
Bombardıman uçaklaına gelince;
Bingazi’den kalkan 178 uçaktan sadece 93’ü kendi üssüne dönebildi.
19 u kendi müttefiklerinin topraklarına inebildi.
Üç tanesi denize düştü. (BU UÇAKLARDAN BİRİSİ MANAVGAT AÇIKLARINDA DENİZE DÜŞTÜ. “HARDLEY HAREM” İSİMLİ BU UÇAK DENİZDEN ÇIKARILMIŞ VE ŞU ANDA RAHMİ KOÇ MÜZESİNDE SERGİLENMEKTEDİR.)
Üslerine dönemeyen uçaklardan yedisi Türkiye’ye indi.
uçaklara el konuldu ve mürettebat enterne edildi.
Sonuç olarak 41’i bombardıman olmak üzere 44 uçak kaybedildi.
Operasyona katılan 1726 personelden 532 si öldü, yakalandı, enterne edildi veya kayboldu.
“TIDAL WAVE” fiyaskoyla sonuçlandı.
Türkiye’ ye inen uçakların isimleri şöyleydi:
LITTLE LADY
FLOSSIE FLIRT
HORSE FLY
WAR MAID
HITLER’S HEARSE
VULGAR VIRGIN
HEAVEN CAN’T WAIT
Böylece 1942 ve 1943’de Türkiye’ye inen 11 B-24D’den beşi faal edilerek Türk Hava Kuvvetlerine kazandırıldı.
Bu uçakların Türk seri numaraları 4001/4002/4003/4004 ve 4005 olarak belirlendi.
4003 seri nolu B-24 1944-45 yıllarında tadil edilerek Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kasım Orbay’ın ulaştırma uçağı olarak kullanıldı.
Sonuçta başkaları savaştı ama Türkiye ganimet olarak 5 uçak kazandı.
Sevgiyle kalın.
Bu bölgede bulunan İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) ile koordineli olarak çalıştılar.
USAAF ve RAF kurmayları Hitler’i alt edebilmek için ana hedefleri şu şekilde belirlediler:
1. Alman uçak endüstrisi
2. Denizaltı tersaneleri ve üsleri
3. Rulman tesisleri
4. Petrol rafineleri
5. Kauçuk ve lastik endüstürisi
6. Askeri ulaşım üsleri
Mısır’da Fayid hava üssünde konuşlanan USAAF B-24D Liberator Bombardıman Filosu’nun komutanı Albay Halverson’du.
Onun hazırladığı saldırı planlarının kod adı da onun ismini taşıyordu: (HALverson PROject-Number 63 = HALPRO)
Bu isim aynı zamanda yapacakları görevlerin de kod adı olacaktı.
İlk hedef olarak Romanya’daki Ploesti rafinerisi belirlendi.
Çünki bu rafineri Alman ordusunun yağ ve yakıt ihtiyacının; özellikle havacılıkta kullanılan yüksek oktanlı yakıtın % 60’ ını üretiyordu.
11 Haziran 1942 gecesi Albay Halverson komutasındaki 13 B-24 Fayid hava üssünden ayrıldı.
12 Haziran’ın erken sattlerinde hedefe varıldı.
Amerikan askeri kayıtlarına gore onüç uçaktan onu rafineri üzerine, birisi Constanta limanına, ikisi ise bilinmeyen hedeflere bombalarını bıraktı.
Rafineriye hasar verilemedi, ancak uçakların dönüşü hüsran oldu.
Çeşitli arızalardan dolayı üç uçak Ankara’ya, bir uçak Adapazarına indi.
Savaşta taraf olmayan Türkiye, uçaklara el koyarak mürettebatı enterne etti.
Albay Halverson ve kolundaki üç uçak Irak’ta Ramadi’ye indi.
Üç uçak yine Irak’ ta bilinmeyen yerlere indiler ve biri inişte ağır hasarlandı.
Kalan iki uçak ise Halep-Suriye’ye indi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Hava Kuvvetleri’nde uçan uçaklara isim vermek adetti.
Türkiye’ye mecburi iniş yapan uçakların isimleri şöyle idi:
Ankara’ya inenler:
* BROOKLYN RAMBLER
* LITTLE EVA
* BLUE GOOSE
Adapazarı’na inen:
* TOWN HALL
ABD siyasi bir krize neden olmamak için uçakları Türkiye’ye bağışladığını açıkladı.
Mürettebat Ankara’da bir otele yerleştirildi.
Kapıda nöbetçi vardı ve istedikleri zaman nöbetçi eşliğinde alışverişe çıkabiliyorlardı.
Ağustos 1942’de Türk Genelkurmayı bu uçakların Türk Hava Kuvvetleri’ne kazandırılması için uçakların Eskişehir’deki 1.Tayyare Alayına verilmesini emretti.
Dört uçaktan üçü Amerikalı personelin yardımıyla faal edilerek Eskişehir’e uçuruldu.
Savaş zamanı, şehirlerinin üzerinde dev uçaklar gören Eskişehir halkı heyecanlı anlar yaşadı.
Eskişehir’e onarım ve eğitim amacıyla Amerikalı personelin yarısı götürüldü.
Amerikalı mürettebattan akıllı birisi, kauçuk kaplı uçak yakıt depolarının hasarlanmaması için belli aralıklarla yakıt alınarak, motor çalıştırılmasının gerekli olduğunu ileri sürdü.
Böylece her motor çalıştırmada yakıt artırarak, bir uçağın kanat depolarının yarısını doldurmayı başardı.
15 Aralık 1942 günü herkes yemekte iken, Amerikan personeli birer ikişer kanat depoları yarıya kadar dolu olan uçağa koşuştular.
Pilotlar motorları acele ile çalıştırarak, motor kontrolü bile yapmadan kalkmayı başardılar.
Kaçırdıkları uçak “BROOKLYN RAMBLER” isimli uçaktı ve Türk işaretleri ve bayrağı taşıyordu.
Kaçan uçağı yakalamak için yarım saat sonra kaldırılan Martin-139 Türk avcı uçağı kaçan uçağa yetişemedi. Kıbrıs’a kadar uçan ve burada İngiliz uçakları tarafından önlenen uçak, Kıbrıs’daki İngiliz üssüne hafif hasarla inmeyi başardı.
1943 yılı başlarında ABD ve İngiltere ile yapılan pazarlıklar sonucu bu uçak tamir edilerek Türkiye’ye iade edildi.
Uçakla kaçan mürettebat Mısır’a geçerek Halpro ekibine katıldı.
Ankara’da otelde kalan diğer mürettebat ise gruplar halinde otelden kaçtılar.
Daha sonra sahte pasapotlarla Suriye üzerinden Kuzey Afrka’daki birliklerine katıldılar.
942 yılında Ploesti rafinerisine zarar veremeyen Amerikalılar, bu tarruzu yenilemek için 1943 ortalarında yeniden çalışmalara başladılar.
İngilizlerle işbirliğini artırarak yeni bir plan yaptılar.
Bu planın kısa adı CBO idi. (British/American Combined Bomber Offensive)
Alman ordusunun yağ ve yakıt ihtiyacının yüzde 60’ını karşılayan Ploesti Rafinerisi önemli bir hedef olmakla beraber, Avrupa’nın en iyi korunan hedeflerinden biriydi.
Ploesti’nin yirmi mil doğusunda Alman Me-109/110 av uçaklarının üssü bulunuyordu.
Ayrıca yol boyunda Yunanistan ve Bulgaristan’da da av üsleri vardı.
Rafinerinin dört bir tarafı uçaksavarlarla donatılmıştı.
Kayıtlara gore 237 uçaksavar buluyordu ve tümünü Alman askeri personeli kullanıyordu.
Saldırıda kullanılacak olan B-24D bombardıman uçakları yüksek irtifa bombardıman uçağıydı.
Amerikan ve İngiliz kurmaylarının yaptığı hesaplara gore hedefe yüzde 90 hasar verebilmek için 1270 sorti gerekiyordu.
Bu da o günün şartlarında imkansız görülüyordu.
Bir Amerikalı Albay, alçak irtifadan ve daha az uçakla aynı hasarı verebilecek bir hesaplama yaptı.
Bu plan komutanlar tarafından Roosvelt ve Churchill’e takdim edildi ve kabul gördü.
Yapılacak bu göreve ise “TIDAL WAVE” (gelgit-met cezir dalgası) kod adı olarak verildi.
Bu plana uygun olarak eğitim yapılabilmesi için Bingazi güneyindeki çöl boyanarak rafinerinin bire bir siluet maketi yapıldı.
Göreve katılacak mürettabat burada iki hafta boyunca eğitim bombaları ile eğitim yaptı.
Yapılan bu eğitim başarılı ve yeterli görüldü.
Nihayet tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra 1 Ağustos 1943 Pazar günü 178 B-24D Liberator Bombardıman uçağı ağır yükleriyle beraber Libya’daki Bingazi üssünden kalkışlara başladı.
Bombardıman kolları deniz üzerinde 3000 feet irtifadan kuzeye doğru yöneldi.
Kara görülünce kollar 10.000 feet’e tırmandı.
İşte bu anda Alman radarları olayı çözüp bölgedeki tüm Alman hava birliklerini alarm durumuna geçirdi.
Hedefe daha varamadan 178 uçaktan 13’ü ya düştü ya da arızalar nedeniyle üslerine geri döndü.
Bulgaristan kat edilirken bombardıman kolları alçak irtifaya inerek Alman radarlarının skoplarından çıktılar.
Ancak Almanlar hedefin Ploesti olduğunu anlamışlardı ve uçaksavarların tamamını yüksek hazırlık durumuna geçirdiler.
Hedefe yaklaşan bombardıman kolları neredeyse bacaların yükseklkiğinden uçarak bombalarını bıraktılar.
Yapılan bombardıman rafineri’ ye yüzde 42 oranında zarar verdi.
Ancak bu hasarlar 3-4 hafta içinde giderildi ve rafineri bombardıman öncesinden daha yüksek bir verimle çalışmaya başladı.
Bombardıman uçaklaına gelince;
Bingazi’den kalkan 178 uçaktan sadece 93’ü kendi üssüne dönebildi.
19 u kendi müttefiklerinin topraklarına inebildi.
Üç tanesi denize düştü. (BU UÇAKLARDAN BİRİSİ MANAVGAT AÇIKLARINDA DENİZE DÜŞTÜ. “HARDLEY HAREM” İSİMLİ BU UÇAK DENİZDEN ÇIKARILMIŞ VE ŞU ANDA RAHMİ KOÇ MÜZESİNDE SERGİLENMEKTEDİR.)
Üslerine dönemeyen uçaklardan yedisi Türkiye’ye indi.
uçaklara el konuldu ve mürettebat enterne edildi.
Sonuç olarak 41’i bombardıman olmak üzere 44 uçak kaybedildi.
Operasyona katılan 1726 personelden 532 si öldü, yakalandı, enterne edildi veya kayboldu.
“TIDAL WAVE” fiyaskoyla sonuçlandı.
Türkiye’ ye inen uçakların isimleri şöyleydi:
LITTLE LADY
FLOSSIE FLIRT
HORSE FLY
WAR MAID
HITLER’S HEARSE
VULGAR VIRGIN
HEAVEN CAN’T WAIT
Böylece 1942 ve 1943’de Türkiye’ye inen 11 B-24D’den beşi faal edilerek Türk Hava Kuvvetlerine kazandırıldı.
Bu uçakların Türk seri numaraları 4001/4002/4003/4004 ve 4005 olarak belirlendi.
4003 seri nolu B-24 1944-45 yıllarında tadil edilerek Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kasım Orbay’ın ulaştırma uçağı olarak kullanıldı.
Sonuçta başkaları savaştı ama Türkiye ganimet olarak 5 uçak kazandı.
Sevgiyle kalın.
07 Aralık 2009
1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya saldırması
ile başlayan ve 2 Eylül 1945 de ABD’nin Japonya’ ya nükleer bomba
atmasıyla bitten İkinci Dünya Savaşı, en çok Türk Hava Kuvvetleri’ne
yaramıştır. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye topraklarına ya da kara sularına inen, indirilen veya düşen uçaklar; sadece geçen yazılarımda bahsettiğim Amerikan B-24’ leri değildi.
Savaşın başladığı 1939 senesinde herhangi bir uçak gelmemesine rağmen, 1940 tan itibaren savaşa katılan birçok ülkenin uçakları yurdumuza inmiş, indirilmiş veya düşmüştür.
İşte bunların kısa hikayesi:
1940..
8 ve 9 Eylül 1940 tarihlerinde İtalyan S-81 ve CANT Z.1007 bombardıman uçakları sahillerimize inmiş ancak uçaklar ağır hasar görmüştür.
Kurtarılan oniki mürettebattan beşi İtalyan Kızıl Haçına teslim edilmiş diğerleri Ankara’ da enterne edilmiştir.
1941..
Bu yıl içinde altısı İtalyan, beşi Alman, dördü Fransız, ikisi Rus ve biri de İngiliz olmak üzere toplam onsekiz uçak yurdumuzun çeşitli yerlerine inmiş veya düşmüştür.
Hayatını kaybeden ve kaçanlar haricindeki 22 Alman, 22 İtalyan, 11 Fransız, 8 Rus olmak üzere toplam 63 mürettebat enterne edilmiştir.
Bu onsekiz uçaktan sadece üçü sağlam ya da hafif hasarla inmiştir.
Bunlar bir Alman Do-17 keşif, bir İtalyan Savoia-84 bombardıman uçağı; diğeri ise tipi kayıtlara geçmemiş bir Rus bombardıman uçağıdır.
Bu uçaklar Kayseri Uçak fabrikasına gönderilmiş ve Türk Hava Kuvvetleri’ne kazandırılmıştır.
1941 yılının kazancı üç uçaktır.
1942..
Bu yıl içinde (GANİMET-I yazımda anlattığım Amerikan B-24 leri dışında) dokuzu Alman, üçü Yugoslav-Hırvat, bir İngiliz ve bir Rus uçağı olmak üzere toplam ondört uçak gelmiştir.
Bunlardan üçü iltica amacıyla (3 adet Yugoslav-Hırvat Blenheim uçağı), diğerleri arızalar nedeniyle iniş yapmıştır.
Yirmibeş Alman, bir İngiliz ve bir Rus olmak üzere yirmi yedi mürettebat enterne edilmiş, dokuz Yugoslav mürettebat ise o yıllarda Yozgat’ ta kurulan mülteci kampına gönderilmiştir.
Yıl içinde sağlam olarak inen üç Blenheim, bir Hurricane ve bir Ju-88 uçağı olmak üzere beş uçak Hava Kuvvetlerimize kazandırılmıştır.
1943..
Bu yıl içinde (GANİMET-II yazımda anlattığım Amerikan B-24 leri dışında) 21 uçak yurdumuza inmiş ya da düşmüştür.
Bunlar oniki İngiliz, iki Alman, iki İtalyan, iki Amerikan, bir Rus, bir Romen ve biri de Yugoslav uçağıdır.
Yaklaşık yüz mürettebat enterne edilmiş, diğerleri ise ya hayatlarını kaybetmiş ya da kaçmıştır.
Bu uçaklardan üç Spitfire, bir Me-109, bir Beaufighter ve bir Romen okul uçağı olmak üzere altı uçak Hava Kuvvetlerimize kazandırılmıştır.
1944..
Yıl içinde dokuzu Amerikan, altı İngiliz, üç Romen, iki Alman, iki Rus ve bir Bulgar uçağı olmak üzere toplam yirmiüç uçak ülkemiz topraklarına gelmiştir.
Yirmibir mürettebat enterne edilmiştir. Diğerleri ise hayatını kaybetmiştir.
1944’te 7 adet B-24 ve birer adet Hurricane, 20-24Dz.Shh, Savoia, Marten Morane, Yak-7, Yak- 9 ve bir Bulgar deniz uçağı olmak üzere ondört uçak kazanılmıştır.
1945..
Savaşın son yılı olan 1945 de ülkemiz topraklarına inen uçak olmamıştır.
Ancak ilk defa önleme yoluyla bir uçak inişe zorlanmıştır.
Aslen Bursa’ da konuşlu olan 5. Tayyare Alayının, 2. Taburu Boğazlar ve Kuzeybatı Anadolu savunması için Sarıgazi’ye intikal etti.
O tarihte ülkemizde henüz radar olmadığı için şöyle bir önlem alındı; Çamlıca tepesine bir gözetleme kulübesi yapıldı ve yanına büyük bir saman yığını konuldu.
Eğer herhangi bir uçak görülürse saman yığını yakılıyor ve verilen alarmla Sarıgazi’ de uçak içinde bekleyen pilotlar kalkıyordu.
İşte bu saman alevini gören dörtlü FW-190 kolu kalkış yaparak Marmara Denizi üzerinde bir Alman He-111 uçağını önlediler.
Alman uçağı iniş takımlarını ve flaplarını açarak düşmanca bir niyetinin olmadığını gösterdi.
Türk uçakları, Alman uçağını Yeşilköy’e yönelterek buraya inmesini sağladılar ve pas geçerek Sarıgazi’ye geri döndüler.
Böylece savaşa katımamak için büyük çaba gösteren Türkiye’nin ödülü ise yaklaşık otuz uçak olmuştur.
Ellerinize sağlık gerçekten hiç bilmiyordum bunları.
YanıtlaSilp-63 ile ilgili yazınız var mı acaba?