30 Mayıs 2015 Cumartesi

2015 Model Ford Fiesta 1.5 TDCi ile Kaz Dağlarında Hypermiling Bölüm 3

Sene 1942 başları, Almanlar hava üstünlüğünü Avrupa göklerinde sağlamış. Luftwaffe'nin yeni yetişmiş taze pilotları son teknoloji Fw190 ve Bf109 ucaklarını kullanmayı havada öğreniyorlar. Alman ucak üreticileri, acemi pilotlar motor ile uğraşmasın, dikkatini savaşa versin diye çok özel aygıtlar geliştirmişler. Küçük tıfıl daha 20 yaşlarındaki pilotlar, kendilerinden büyük  Superşarjlı motoları nasıl hükmediyorlar sizce, basit bir gaz kolundan ibaretti sistem. Geri kalan her şeyi, pervane vitesi dahil, her şey otomatik hesaplayan bir aygıt vardı. Kommandogeraet adı verilen bu düzenek, uçağın kalkışından düz uçuşuna, tırmanışından inişine her şeyi mekanik bir şekilde motoru kontrol eden bir cihazdı. Pilottan istenen devir saatini takip edip, koşullara uygun motor manifold basıncını, gaz kolu ile ayarlaması isteniyordu.  Yukarda anlattığım savaştan kalma bir teknolojinin günümüz FMC sistemlerini atası olduğununda belirtmek isterim.

Üçüncü bölümle karşınızdayım, Artık cunda yoluna cıkalım istiyorum. Cunda Güre'ye yaklaşık 55 km uzaklıkta bir adadır. Fakat ada köprülerle birleştirilerek karayla bağlantısı yapılmıştır. Ben burayı Hyundai i20 lansmanın burada yapılmasından dolayı biliyorum. Yoksa 40 yıl düşünsem aklıma gelecek bir yer değildi.




Miss gibi bir pazar sabahı, Cumartesi günü yaptığım hypermiling sonuclarını bugün pompada öğrenme vaktim gelmişti.  Baldız ve bebeğini yazlıka bırakıp İstanbul'a  dönmeden önce, Cunda adasına gitmek ilk hedefimizdi. Yolculuk boyunca araçta sadece 2 kişi olacaktı. Toplam ağırlığımız 135 kilo çekiyordu. İphone yandex navigasyonu set edip, sabahın 07:40 ında yola çıktık. Araba bu yükle düz yolda, inanırmısınız 3,0 ve 2,9 litre yakıt  harcıyordu. Arabanın 500 km rodajı bitmişti, içinde düne göre yarıdan az yük vardı. 90 km hızla 3,0 litre tutması çok güzel bir rakam. 

Yolculuk boyunca ne kadar yakıt yaktığımı okadar merak ediyordum ki, ufukta görüdğüm Shell benzin istasyonu , target olarak kendime işaretledim. Arabayı cektim, "euro dizel" deyerek depoyu fullettirdim. Merakla pompa göstegesini izledim. Çıkan rakam 25,74 litreydi. 



İlk Depo Gerçek sonuçları 

Gidilen Mesafe : 530 km 
Ortalama Hız: 63 km/h
Alınana yakıt: 25,74 litre 
Yakıt ortalaması: 100 kmde 4,8 litre
Kuruş Hesabı ile : Bir km de  0,197 lira


Bu değerleri görünce, artık Hypermiling kurallarını yumuşatmaya karar verdim. En fazla bu kadar oluyormuş işte :) Arabayı trafik akışına göre kullanmaya başladım. Sonuçta yakıt tüketimim, aracında hafiflemesinden dolayı düştü.  Ama fazla gaz veremedim. Bu raya kadar emek harcamışım. Biraz daha ekonomiye dönük kullanalım. Sonucta ağırlık azalmış. bir de böyle denesen ölür müsün.  110






Cundaya gitmek için İzmir yolunu kullanıyorsunuz. Esasında nişanlım, 300 km ilerdeki İzmir'e gitmek istemişti. Ama o mesafeyi kat etmek benim için sıkıntı değil. Sorun Pazar günü akşam 19:00 da arabayı teslim etmek zorunda olmam. Ben trafikğide hesaba katarak o sefe için kendime güvenemedim. Hafta sonu iki günde 1000 km yol gidip gelmek zaten fazlasıyla sıkışık bir gezi yaratıyordu. 


Kara verdim, Bir daha ki yolculukta BMW kiralayacağım. Sonuçta hafta sonlarından başka bir eğlencem yoktu. BMW 3 serisi bir otomobil kiralamak denemek istemek çok şey mi istemiştim. Eco Pro mod , üstünde 8 ileri ZF 8Hp tork konverterli bir şanzıman, hiç cruiser kullanmadım.  Gerçek bir yol Cruiseri. Bmw 3 serisi kiralayı bu yolu tekrar gelmek istiyorum.



Cunda dayız. Bu eski püskü evlerin olduğu harika yerin merkezinde, son derece ufak sokakların birinde arabayı çıkmaz bir sokağa soktum. Geri dönsem dönemdim, ileri gitsem gidemedim. İlerisi okadar dardıki kendime güvenemedim. Sonra baktım bir brodway dar yollardan gidiyordu. peşine takıldım , resimdeki açıklığa cıktım. Arabayı aşagıda resmlerini koycağım dar sokaklara sokmuştum. :)







Arabayı park edip, Önce güzel sahili boydan boya yürüdük, Sahil son derece tenha idi. Kimsecikler yoktu. Biz çok erken gelmiştik. Millet içip içip geceyi getirmiş, sabah da kalkamamış olmalıydı. 




Buraya kadar gelmişken Aşıklar tepesine  uğramamak olmaz. Sahil şeridinden yukarı doğru uzunca bir yürüyüş sonunda Cunda'nın en güzel manzara yerine ulaştık. Ufak bir alıntı yapıyım. 
 "Cunda Adası Aşıklar Tapesi, Cunda Adası'nın manzara olarak en güzel konumundadır. Adanın ilk yel değirmeni de burada bulunmaktadır.

2007 yılında Cunda Adası'nın müdavimlerinden Rahmi Koç tarafından restore ettirilen yel değirmeni şu an kütüphane ve cafe olarak hizmet vermektedir.

Cunda Adası ziyaretlerinde adayı kuş bakışı izleyip, sıcak bir çay eşliğinde kitabınıza göz gezdirebileceğiniz eşsiz bir yerdir."









Cundayı gezdik tozduk, Saat 10:23 olduğunda artık yola cıkmaya karar verdik. İstanbul yolu üzerinde trafiğe kalma endişesiyle 2 saat erken yola koyulduk. Zaten İstanbul'da yaşayıp İstanbul'un güzelliklerini gördükten sonra Cunda adası biraz kücük kalmıştı. Hemen bitirmiştik gezilecek yerlerini. Tarihin ilk boğaz köprüsünden geçtikten sonra Cunda adasından ayrıldık. İstanbul yoluna koyulduk.






Hypermiling Aşama 2 

Depoyu doldurduğum, zamanı biliyorum. Depoyu doldurduğumda kaç km de olduğumu biliyorum. Depoma kaç litre motorin koyduğumuda biliyorum. Şu an elimde en kesim Hypermilling sonuclarını öğrenecek ortam var. Tek eksiğim İstanbul'a vardığımda depoyu fullemek, eldeki  datalar ile karşılaştırmak ( fotoraflarla)
Arabada bu seferli sadece iki insan ve bir kaç parça elbisenin bulunduğu 1 adet çantadan ibaret yük vardı. Toplasan 2 kişi ağırlığımız sadece 135 kilo çekerdi. Arabamız ile kaz dağlarının dik %10 virajlarını çıkarken Yüksek torklu 1.5 TDCİ motorun diğer araçlardaki farkınıda sıcağı sıcağına test etmiş oluyordum. 
Benzinli 2012 model bir Toyota Corrolla saate 120 km ile beni solluyor iken %10 luk rampaya cıkışta ben onu geri solluyordum. Beni sollamak isteyen bir şehirler arası otobüsü yokuşta girdiği sollama atağına hızmı sabit tutmama rağmen beni sollayamamıştı. Ben 100 km hızı sabit tutmak için caba harcarken, Otobus sol sinyal verip, sol şeritte koşmaya başlıyor, yokuş eğimine direnci kalmayınca hiç arayı kapatamadan 30 saniye gazlamasına rağmen geri kendi şeridine gecmek zorunda kalıyor. Bu otobus beni 3 defa sollmaya kalkıştı fakat başarılı olamıyordu. Tek yağtığım ise 90 veya 100 km olan hızımı sabit tumaktan ibaretti. Bende artık tehlike yaratmasın diye, Otobusün beni sollayamayacağı kadar mesafeyi açmak için gazladım.  

Water Metanol 50, bir Alman buluşu, esas sahibi Mercedes olan bir teknoloji. Savaş zamanında Alman ucaklarında kullanılmış. Savaş sonrası ilk turbo motorlu otomobillerden Oldsmobile f 85 jetfire adlı 1962 model otomobilde kullanılmış. Fakat karışımın adı Rocket Fluid olarak satılmış. Mw-50 blogumda sıkca kullandığım bir teknoloji. Su ile alkol karışımın Turbo veya Süperşarj beslemeli motorlarda enjekte edilerek ekstra güç ve soğutma elde edildi bir teknolojidir. Bu teknoloji ilkez bir otomobilde kullanılmış. Aynı zamanda ilk turbo otomobil üretilmiş. Araba iki sene üretilmiş,  üçüncü senesinde satıştan kaldırılmış. Bu 2 kapı kupe otomobil, üretimden erken kaldırılmasının sebibi sürekli Roket Fluid adıyla satılan Su alkol karışımın olmadan arabanın son derece gücsüz kalmasıymış. Millet Alkol bitince verdiği performansdan şikayetciymiş.

Bu alkol karışımında bulmak dert oluyormuş. Araba normalde 185 beygir güc üretirken, Alkol püskürtünce gücü 215 beygire ulaşıyormuş. 100 km hızlanması 9 saniyede tamamlıyabiliyormuş. O zamanki turbolar günümüzdeki gibi olmadığından, düşük devirde çok fazla lag yaşanması aracın ilk devirlerde ölü olmasına sebeb oluyormuş. 1965 yılında General motor arabaları geri çağırmış, Turboşarjları sökmüş, yerine 4 yollu karbüratörlerini takmış. Bu sorunlar ortadan kalkmış . Turbo otomobilin sonu gelmiş. 





Turbo motorlar bundan sonra 1973 yılında BMW 2002 tekrar turbo otomobillere kavuşabilsek bile, petrol krizi ve Turbo lag sorunlarından dolayı kısa zamanda bu otomobilde üretimden kalktı.
1974 yılında ise Porsche 911 modelleri üzerlerinde Turbo Motorlarıyla piyasaya sunulmaya başlamıştır. Turboyu turbo yapan ise Saabın 1977 yılında piyasaya sürdüğü Saab 99 modelidir. Kapatılan Saab firması, aslında Turbo'yu günümüzdeki haline getiren, bir çok turbo patentine sahip firmadır.
İlk turbo beslemeli motor ise, Efsane kasa Mercedes Benz W112 kod kasayla OM617.950 motorun birleşimiyle oluşturulan Mercedes Benz SD 300 modelidir. 1,000,000 km ömre sahip bu motor dünya üzerindeki en sağlam motorlardan biri olarak kabul edilmektedir. 120 beygir güc ve 230 nm tork üreten bu ünitte 5 silindirli ve 3000 cc hacme sahipti. Traji komiktirki, ilk dizel motorlu araba, 4 ileri otomatik şanzımanla üretiliyordu. Bu gün en zor bulunan konfigurasyonlardan biri.


Bu hikayelerden sonra , benim 1,5 litre ve 4 silindirli, 75 beygirlik Turbo motorum, 1750 devideki 180 nm torku ile rampalara çıkarken bile vites düşürmeden, hızlanmaya devam edebiliyordu. Aslında giderken biraz zorlanıyordu. Ama ağırlık düşük olunca bayağa bayağa yiğit kesilmiş , rampaları çıkmada sıkıntı yaratmıyordu. Çünkü üstünde değişken geometrili bir turbo vardı. Bu değişken geometri alçak devirde ve yüksek devirde kanatçıkların acısını değiştirerek torkun stabilize şekilde kalmasına yardımcı olmaktadır. 


Ben bu %10 luk rampaları çıkarken solladığım arabaları düşünüyorum. Klasik bir benzinli otomobil, ortalama 4000 devirde ürettiği maksimum torkunun olduğunu, bunu yola aktaran 5 ileri şanzımanın bulunduğunu düşünün. %10 luk rampaya cıkarken saate 90 km hızı tutmak için, sürücüsünün gaza basmasına rağmen tepkiye cevap veremeyecek hızı düşecek , Motor daha fazla gücü yola iletmesi için, sürücüsü vites düşürecek. muhtemelen üçüncü vitese kadar gerileyip, yakıtını haddinden fazla yakmak zorunda kalacaktır. 
Bu otomobil benzin motoruna tork konverterli otomatik şanzımanla gücünü yola aktarıyor ise, %10 luk rampada devirleri eşitleyemeyen Tork konverteri Lock up damperden kurtulacak, Sürücü hız kaybettiğini hissedince, gaza yüklenip devir artıracak, Turbin içerisindeki basınc tork üretip hızı korumaya çalışacaktır. Bu şekide araba vitesini koruyabilir ama motor deviri artacağından yine çok yüksek bir yakıt tüketimi  olucaktır. 
Ama değişken geometrik turbolu Fiesta, vites değiştirmeme gerektirmeksizin, sadece gaza basarak bu %10 luk rampayı daha az kayıpla çıkmamı sağlamıştır. Motorun devri düşmeye başlayınca, Turbonun daralan turbin acısı, turbo devrinde bir düşmeye sebeb  olmayacaktır. Ben gaza yüklenince araba boğulmak yerine , turbo tarafından zengin hava karışımıyla beslenen yanma odasında cayır cayır yanacaktır, Yakıt tüketimimde bu sayede minimum seviyede olacaktır. Böyle bir tırmanma da saate 90 ile 100 km hızı tutmam sadece 9 litre anlık tüketim olarak ekranıma yansımıştır. 



















Az gittik uz gittik, Gemlikte karnımız zil çalmaya başladı. Köfteci Yusuf adlı meşhur yerden köftemizi yedik. 


Ford Fiesta 1.5 TDCİ ile yolculuğumun sonu, ufukta görünen körfez bağlantı köprüsü ile belli olmuştu. Ford fiestama çok alışmıştım. Kendisi ile 2 gündür beraberdik ama, kendi arabam gibi davranmıştım. Sanırım bir otomobil almak istesem ilk secenek bu güzel otomobil olucak. Ben anladımki benim gibi bir insanı ancak bir Ford Fiesta yakışır. 











Arabayı teslim etmeden evvel son bir depo daha fulledim. Kesin sonucları aşağıya yazdım. 

Kaz Dağlarında Hypermiling Sonuçları

Yol Bilgisayarı ve Gösterge verileri

Kat edilen mesafe : 1063,3 Km
Ortalama Seyir hızı : 66 Km/Saat
Ortalama Seyir Tüketimi : 4.4 litre 100 kmde

Gercek Verileri 

Pompa Dolum 1 : 25,74 litre euro dizel Shell

Kat edilen Mesafe : 532 km

Pompa Dolum 2 : 24,63 litre euro dizel PO

Kat edilen Mesafe: 531 km

Toplam  Yakıt : 50.37 Litre Euro Dizel

Toplam Kat edilen mesafe : 1063 km

Tüketilen Yakıt Ortalaması : 4,73 litre

spritmonitor.de verisi : http://www.spritmonitor.de/de/detailansicht/697879.html

Aracın kira maliyeti : İki gün için 166 TL

Aracın Yakıt Maliyeti : 205 TL

Toplam Maliyet : 371 TL