29 Haziran 2016 Çarşamba

Habitatının dışında: Hyundai İ10 1.0 Blue

Ayten....

İlkez 2014 yılının soğuk bir kış akşamı, otobus durağından evime olan 2 kilometrelik yolu yürüken görmüştüm kendisini.  Günün erken bitmesi ile zifiri karanlığa bulanmış caddede yürürken, mavi mavi parıldayan iç aydınlatması ile dikkatimi çekmişti. Ara sıra internette gördüğüm bu arabayı ilkez kanlı canlı görmüştüm. Ve hasıl bir merak uyandırmıştı bende. İlk ozaman tanıdım Otopark'ı. Hyundai i10 hakkında internette araştırma yaparken "Angry Bird : Hyundai i10" testlerini izlemiştim.
Çeşitli araba arayışlarından sonra , Mayıs ayında 2014 model Hyundai i10 1.0 Blue aracımı satın aldım. Bu satın alma hikayesi ise ayrı bir konudur, ama anlatsam buraya sığmaz. Sizde sıkılıp gidersiniz. En iyisi biz Hikayemize ilk 2000 km yaptığım  ilk iki haftasına  sonrasına gidelim.
Arabayı aldım , şehir içi performansı ortadaydı, yeni arabam ile daha büyük maceralar yapmak istiyordum. Babamı kandırıp, eşimide ikna edip neredeyse 6 yıldır yapmadığım bir yolculuğa cıkıcaktım. Hedef Memelketim Sivas....



Ben Hafik'liyim..
Sivas- Erzincan yolu üzerinde, Pendik'deki evime 900 km uzaklıktaki bu şirin ilçe, son zamanlarda gelişmiş bir yer.  Fakat benim ailemin yaşadığı yer bu ilçeye 25 km uzakta bir mezradır. Düğer köyüne bağlı , fakat köyden 5 km uzakta bulunan Karapınar adında doğa ve yeşillikler içinde harika bir yerdir.  Burada amcam ve dedem iki hane beş nüfus yaşarlar.  Yazın nüfüs 30 kişiyi bulabilmekteydi.  Kendi ekip bictikleri ürünleri tüketir , hayvancılıkla geçinirler.



 Yola cıkıyoruz....

Arabamız Hyundai İ10 1.0 Blue,
Sen nasıl bir varlıksın, 2000 km gezdim şu güne kadar, yakıt maliyetleri adamı evde oturtmayacak düzeyde. Motoru Kappa kod isimli Bi-fuel bir motor. 1.0 litrelik hacmi, benzinde 69 beygir iken LPG modunda 67 beygir üretmekte. Normal 1.0 i10 modelleri, 5500 devirde 67 beygir iken, benim motorun diğer modellerden 700 devir fazla cevirerek aynı gücü elde edebiliyordu. Benzinde ise fazla devirden dolayı 3 beygir fazla güç üretiyordum.





Torkum fabrika verisi olarak 90 nm gözüksede, bir üniversitenin yaptığı testlerde 100 nm üzerinde çıkmıştı.


Tüm bunları incelerken, iş yerimde en uygun vites-devir-hız noktalarını internetten bulduğum bir Motor performans eğrisinde incleyip notlarımı alıyordum ...


Araba beşinci vitesde, 2500 devir atıyor ve 80 km hız yapıyor. Bunu yaparken düz yolda 3,3 litre benzin harcıyor. Motor bu devirde tam gaz basıldığında 30 beygir gücü üretip 80 newton tork veriyor.  Bu şekilde hareket etmek belki ekonomik ama dip gaz basıp bir araba sollamak için 30 beygir gücünüz oluyor.  Ben bunu pek çok kez tecrube ettim. O 30 beygir senin 1118 kilo olan arabanı sollatmaya yetmiyor..  Biz bunu ilk şehir dışı yolculuğumuzda, Maşukiye gezmizde fazla fazla hissetmiştik. Heleki bir Kartepe tırmanışı varki anlatılmaz yaşanır.


Klima actığında ise her devirde 5 beygir düşüyormuş gibi hissediyorsunuz. Bu beygir düşüşü motorun cevirdiği devir artıkca hissi azalıyor. 2500 devirde 5 beygir kaybetmek, 25 beygirbir otomobil sürüyormuş hissi yaratırken, 3500 devir ve üzerinde klima etkisi neredeyse kayboluyor. Bunun sebebi güc kaybının yüzdeye olan oranı olarak düşünüyorum.  6200 devir çeviren fakat genelde 4000 devirin üzerine bile çıkmadan kullandığım değerli bücürüm topu topu üç silindirli olmasına rağmen, beşinci vitesi sonradan koyma gibi duran, 5 ileri bir şanzıman eşlik ediyor. ilk 3500 devirde 4 ile 5 arasında 500 devir fark var yok gibi. İlk 1-2-3 viteslerin oranları alabildiğince uzun iken, (1.0 motoru baz alırsak uzun diyorum) 4 ve 5 kapı komşusu gibiler.  2-3 gecişlerinde rampa çıkıyorsanız ciddi bir devir cevirip üçüncü vitese takmak daha mantıklı olur. Çünkü motor uzun orandan dolayı alt devirde kalıp sizi eski vitese düşürmenize neden olabilmekte. 

Neyse biz bücürümüzü ezmeyelim, benim Blue taglı kücük i10'um maşukiye yolunda 215 km yol tepip 29 lira yakıt masrafı çıkartarak, Annemi Babamı Eşimi şaşırtmıştı. Bir otomobil 215 km yol yapıyor, dağa bayıra çıkıyor, 4 kişi içinde seyehat ettiriyor, 29 lira yakıt bedeli çıkarıyor. Olacak iş değil :)
Hadi artık yola cıkalım, Bavulumu hazırladım, Aytenim babam ve ben .. Otobana Kurtköy  gişesinden girdik, LPG almak için Opet Aygaz istasyonunda durduk. İlk Ohamızı yaşadık.. LPG 2,45 lira..... Adamlar Otobanı Rant alanı yapmış. 2 liradan lpg alıyordum, otobana çıkınca 2,45 ile karşılaşınca şaşaırdım.


Neyse artık 17 litre yakıt için 43 tl ücret ödeyip otobanda 120 km ile seyretmeye başladık. Araba 110-120 km hızlarda 3500 devir ve üzerinde olduğu için sürekli maksimum tork bandında ilerlediğinden sollamalarda ve tırmanışlarda pekde sıkıntı yaşamadık. Ne zaman bir boğulma hissi doğdu,  bir alt vitese komşu dörde çektik.


Bolu tünelinde çalışma olması sebebiyle otobandan çıktık. Eski bolu dağını tırmanırken bile devirli motorumuz uzun tırları sollamaya yetiyordu. Sadece iki kişi veiki çantadan oluşan yükümüzde aracı zorlatmıyordu. Otoban boyunca lpg noktaları hep aşırı fiyat etiketleri ile doluydu. Bolu dağının başında Kaynaşlıda Aytemiz istasyonunda 2,09 litre gazı görünce, değpomuz tamamen bitmesede doldurduk.  187 kilometre için, 14 litre gaz yakmış, 100 km de 7,68 litre tüketime imza atmıştık. Gazı litresi 2.09 liradan alınca kilometresi 16 kuruşa gelmişti. Burda yüksek süratimizin, zaman zaman 4ncü vitesde 4000 devir ile arabayı yürütmemizinde etkisi çoktur.


Bolu dağına dolu depoyla çıkıyoruz, LPG modunda çekiş yeterli. Memlekete olan yolculuğumuzu asgari düzeyde tutmamız gerekiyor. Bolu dağında yer yer düşük vites yüksek devir ceviriyoruz. Burda motorun sağlığını düşünerek kısa süreli bir benzin kullanımı yaptık. Cankurtaran gecidi rampasını tırmanırken, 1500 rakım tabelasına kadar benzinde ilerdik. Araba Benzinde iken bir miktar daha iyi çekiyor. Klimada açık oldunu belirtmek isterim.

Ankara Mamak'a kadar %5 benzin %90 LPG ve %5 rampa aşaği seyir karışık kullanım yaparak geldik. Mamak Opet vardığımızda 236 km yol için 13 litre lpg tüketmiştik.  Kurtköy Mehmetçik dinlenme tesisindeki  Opet ile Mamak Opet arasındaki  420 km yolu Ayten ile 05:30 saate almıştık. Buna 1 saatlik yemek molamız, Bolu dağına tırmanmız ve sık sık depo doldurma süremiz dahildi.

Ankaradan çıkınca, ıssız bir yolda ilerlemeye başlıyoruz, ne istasyon var ne dinlenme tesisi.  Lpg depomuzu doldurmak istemiyoruz. Bir bakıma bir depo testi gibi oluyor. Çünkü adı sanı duyulmamaış petrol istasyonları  bu ıssız yolu istila etmiş. 150 km oluyor, lpg göstergesi yarıya iniyor. 290 km yol sonunda lpg ışığı yanmaya başlıyor.


Sivas Merkeze kadar durmak yok. i10 blue 27 litre LPG tankı sahiptir. Genelde 19 litre gaz bittiğinde, yani depoda 8 litre gaz kaldığında ışık yakar. 5 litre daha yaktığında , yani depoda 2-3 litre lpg kaldığında Benzine otomatik geçer. Sivas merkeze vardığımızda lpg deposunu doldurduğumuzda 24 litre gaz alacaktı. 417 km yol için 24 litre gaz , çeyrek depo benzin yakmıştık. Sivasda 24 litre lpg için 63 tl vermek zorunda kaldım. Benzin değerini veremiyorum. Ama depoya  50 tl lik yani 11 litre yakıt koyduğumda depo yarım depoya yükselmişti.

Arabamız Sivas Merkeze kadar, 9:22 saat kontak açmış, 854 kilometre yol tepmişti. Bizim dinlenme sürelerimiz ile bu yolculuk 10:30 saat sürmüştü. Sivas'a varmak için üç defa yakıt almak zorunda kalmıştık. Son aldığımız benzin ve lpg yakıtı dönüşte kullancağımız için onu saymaz isek 854 km yolu kat etmek için 106 liralık Lpg ve bir miktar benzin (mühtemelen 5 litre benzin) tüketmiştik.  Kilometreye vurduğumuzda 13 kuruş etmekteydi.  
Aslında tüm hikayem burda bitmiyor, Videomu izleyerek bu sıkıcı yazıyı biraz daha  keyifli hale getirebilirisniz.


Ben yazarken keyif aldım, umarım siz okurken keyif alırsınız.


25 Haziran 2016 Cumartesi

Nasıl Hypermiler oldum ve Ayten Hayatıma Nasıl Girdi

2014 yılı... Kasım ayının bir günüydü sanırım...
Servis beni Çekmeköy'e 2 kilometre uzaktaki, Çamlık durağında indiriyordu. İş yerinde çok da hoş olmayan bir dönem içerisindeydik. Sözleşmesi bittiği için teknik destek verdiğim bankadan ayrılmak zorunda kalmış, çalıştığım firma beni Maltepe'ye destek birimine görevlendirmişti. Burası evime 20 km uzakta idi. Bankada çalışırken Ümraniye'de görevliydim. Servis hem evimin sokağında bırakıyor, hem de ilk inen ben oluyordum. Çok güzel günlerdi. Maltepe'de görevlendirildiğimde oldukca güç ve zor saatler beni bekliyordu. Yaptığım iş hem zordu, hemde yorucu idi. Mesailer yetmiyordu. Çok zor bir dönemde olmakla beraber kullandığım servis en son beni indiriyor, indirdiği yer ise evime 2 km uzakta kalıyordu. Evimin ordan geçen 131 T adlı yarım otobusler ise asla ama asla boş gelmiyor , içine insanlar istifleniyordu. Ben  hem istif olmamak hemde, 2 liramın cebimde kalması için yürümeyi tercih etmiştim. Çok zor günlerdi. Aynı şeyi hem sabah hem akşam yaşamak ürkütücü şekilde yorucu oluyordu. Zaten yeni görevime alışmanın verdiği belli bir beyin yorgunluğu üstünede bu servis sorunu beni çok yıpratıyordu. Hayatımın aşkı ile ise işte bu curcuna içinde rastladım.

Biz dönelim Kasım ayına, gecenin erken çökmesi ile akşam 19:00 da bile zifiri karanlıkta evime olan 2 km lik yürüyüşün son 1 km sindeyim. Karanlığın içinde yolun kenarında duraklamış olan bir otomobil oldukca dikkatimi çekmişti. Yanına yaklaşıp içine baktığımda mavi mavi ışıldıyan düğmeler, göstergeler, otomatik vitek kolunun komut butonları bir hayli ilgimi cekti. İşte o gün içinde bulunduğum psikolojiyle "Keşke Benimde Olsaydı" dediğimi hatırlarım.  Hüzünlüydüm, dağ gibi arabamı satmış, günde 4 saatini trafikte geçiren,  her gün 2 kilometre yürümek zorunda bırakılmış bir insan, içinde sahibininde oturduğu bu küçük arabaya bakınca , değerini ciddi şekilde anlıyor araba sahibi olmanın... Kasımın zifiri karanlığında, buz gibi havasında,küçüçuk de olsa bir arabam olsaydı düşüncesi o gün beynime işlenmişti. O gün gördüğüm o küçük otomatik araba, Hyundai İ10'dan başkası değildi.

Eşimle çıktığım dönemde, onu ataşehirdeki Hyundai showroomuna götürdüm. O zamanlar piyasada en ucuz olan araba Hyundai i10 olduğu için ,beğenip beğenmeyeceğini görmek adına Hyundai i10'nu gösterdim. O günden sonra ne zaman arabadan konu açılsa "Ayten istiyorum" diyor olacaktı.



Ben o 2 kilometre yolu yürümek istemeyen, Ataşehir trafiğinde iki saatini harcamak istemeyen bir insandım. Fakat ne param nede birikmişim vardır. Hayatımın en zor dönemi beni hamur gibi yoğuruyor, zevklerim ve hobilerim giderek optimize olmaya başlıyordu . Yeni ev alıp kredi yüküne girmiş bünyem, aynı zamanda evlenmek için üstün çaba harcıyordu. Bunlarda yetmiyor gibi, nişanlıma bu sıkıntılarımı yansıtmamak için kiralık arabalarla sözlü olduğum dönemi daha eğlenceli kılmaya çalışıyordum. Çalıştığım yerdeki mesailer ve iş yükünün yarattığı stresi ancak bu şekilde atlatıyordum. Eşim ile olan yolculuklarım beni hayata tutturan en değerli anılarımdı. Bu uğurda sık sık babamıda karşıma almak pahasına bile olsa, sözlümü memnun etmek, benim en büyük amacımdı. Kendimden vazgeçmiştim artık.

Hypermiler Ali olmak işte bu şekilde doğdu. Otomobillerden beklentim, 4 teker 2 koltuk  saate 90 km hıza kadar düşmüştü. Aşkım otobüslerde Seyehat edemeyecek kadar hassas bir insandı. Eş dost arabası, kiralıklar derken dönüp dolaşıp konu hep "Ayten'e" gelirdi.

Aylar gecti, günler geçti, biz evlendik karı kocaya karıştık. Ben hayla kiralık arabalar ile işimi görüyordum. Eşimle beraber bir olup kurduğumuz yuvanın, düğün ve eşya masraflarını teker teker kapattık. Biz böyle kapitalizm kölesi bir hayat sürdürürken, hanımda oluşan bir takım değişiklikler ikimizide endişelendirdi. Eşimin bünyesi giderek hassaslaşmış, otobüs minibüs binemez hale gelmişti. Zip cardan bir tane dualogic fiyasko Fiat 500 kiralayıp onu hastaneye götürdüm. Hiç hesapta yokken, her şeyin monotonlaştığı bu dönemde, ikimizi de mutluluktan ağlatacak o güzel haberi öğrendik....

Baba Oluyorum...

Eşim iki aylık hamile.... O beyaz Fiat 500 içinde, Tuzla sahil yolunda ilerlerken ikimizinde gözleri yaşlı sesiz  sedasız yol alıyordum. Düşünmeden edemiyordum, Ben asosyal otaku adam, ne ara evlendi, ne ara ev sorumluluğu aldı. Ben ne ara baba oluyorum. Ben gerçekten de babamı oluyorum. O küçük bedeninde can taşıyan eşim, doğmamış çoçuğumun sağlığı hep benim sorumluluğum... Artık lay lay lom modundan çık Ali. Artık işler ciddiye bindi. Adam ol evine eşine sorumluluklarını göster.... Artık sana bakan iki çift göz var.....

Eşim gebe olması yolculuk yapmasına ciddi mani oluyordu. Bu sebeble elde avucta ne varsa, bir otomobil ihtiyacı doğdu. Çünkü artık kiralık arabalarla bu iş yürüyemezdi. Sahibinden ilanlarında başladım taramaya. HEnuz mobilya borclarıda yeni bitmişken tam zamanıydı. Yazda başlamadan ucuz yollu bir otomobil almam gerekiyordu.. Hep otomatik arabalara baktım. 2001 2003 en iyi 2005 pertten dönme 25000 tl istiyorlardı. Yakıt tüketimleride bu aracların acayip yüksekti. Yaptığım test sürüşlerinin ikisinde yolda kaldım. Bir tanesinde arabanın her parçası zangır zangır oynuyordu, Bir tanesi çok beğendim ama alamadan başkası kaptı. Başka bir arabayıda beğendim, Bagajda kocaman subwoofer olması beni caydırdı. Ama gel görki benim iş yerime çok yakında bir şirketin aracı 34500 lira etiketiyle Ocak ayından beri favorimde beklerken, bir mesaj beni çok heveslendirdi. Aradan 5 ay geçmesine rağmen 2014 model Hyundai İ10 Blue model arabanın fiyatı 32500 tl fiyata indirilmişti. Nasıl bir şans ise çepten kredi alma olayıda yeni başlamıştı. Elimde 25000 tl param vardı. 2008 altı 10 tane araba test ettim ve hepsinden tiksindim. Karşıma 2014 model üstelik hep arzuladığım LPGli Hyundai i10 Blue çıkmıştı.....

Hyundai i10 Blue ile ilk tanışma ...

Şirketi aradım, Hyundai i10 talip olduğumu test etmek istediğimi söyledi. Cevap veren güzel insan hemen arabayı bana gönderdi. Araba zaten bana çok yakın bir lokasyonda bulunmaktaymış. Arabaya bindim test ettim. Bu benim kullandığım ilk manual i10 modeliydi. 
Ben biraz acemiyim, sıkıntı olmasın desemde, arkadaş sorun olmaz diyerek anahtarı teslim etmişti. Araba çok güzeldi. İlk sürüşte ilk dikkatimi çeken vites kolunun güzel geçişleriydi. Araba fabrikadan lpg olması , göstergede LPG depo seviyesi olması, bunlar çok güzel detaylardı. Araba daha 36000 km de kapalı garaj arabasıydı. Benim adıma yaptığım en güzel test sürüşüydü. Daha önceki, gecenin bir vakti tüpü bitmiş pejo 106 ile kaldığımı düşününce tabiki en güzel test sürüşü bu idi. 

Test sürüşü Fiyaskolarım ...

İlk Fiyaskom bir Peugot 106 Otomatik ile yaşandı.. Araba ile test süüşüne çıktık, Araba ne benzin ne gaz vardı deposunda, Galerici bana şöyledir böyledir deyip 13000 tl satmaya çalışıyorduki, yokuşun tepesinde gaza basmama rağmen rampayı çıkamadı. Derken benzini bitti küt diye kaldık.  Araba 3 ileri otomatikti. Bagajda dev gibi tankı vardı. Galerici bu araba sana göre olmaz sen araba alamazsın deyip çekişe çekişe olay yerinden ayrılım 
İkinci fiyaskom ise yine Pejo 106 ile gerçekleşti. Bu nispeten daha dramatik olmuştu. Tek kapı bir modeldi., 10 bin tl den satılıcaktı bana. Ama arabanın içine bir kere sığamadım. İttim kastım yok olmuyor. Neyse yola cıktık, Yokuş aşağı inip rampa çıkarken küt iye stop etti. Makina benzini bitmişti. Çalışmadı bir daha. Aracı sahibine emeanet edip ayrıldım. .... 
Yok 10 15 bin arası sağlam araba bulunmuyor. Fyatı iki katına çıkardım, Bu sefer 20 binlik otomobillere bakacaktım. Çok güzel bir Citroen C3 otomatik buldum. Pertten dönmeydi, Ama olsun zaten 2003 modeldi. Kullandım; gece gece çok zevkli gidişi vardı. Bayıldım. Ama eşim 2003 modele 22 bin tl verme taraftarı olmayınca vazgeçtim. Eşim bu konuda haklıydı tabi,
Daha sonra 1,6 portakal rengi otomatik 206 ile şansımı denedim.. Sahibinden comda bulduğum otomobilin sahibi, emekli bir yaşlı amcaydı. Otomobilerle olan ilgisi ve bilgi seviyesi oldukca yüksek levellerde olan bu amca, arabasına çok iyi bakmıştı. 2000 model araba için 20 bin tl isteyecek kadarda mütevazi idi. Araba 160 bin kmde olsada pırıl pırıldı, 110 beygir versiyonu, 4 ileri tork konverterli şanzımanı ve portakal rengi ile beni benden alsada, ailem hiç memenun değildi. Ben arabayla Ataşehirin arka yollarında bir test sürüş yaptım , resmen 110 beygir motor beni benden almıştı. Şanzıman tık tık çalışıyordu. Ama bagajda kocaman bir subwoofer pekte beni memnun etmemişti. Amca buraya bebek arabası nasıl sığacaktı.
 Bu turuncu afeti almayı çok istesemde, yaşından, renginden ve kıcındaki subwooferdan dolayı üzülerek almaktan vazgeçtim. Bir sonraki model , mavi bir C3 olacak, 1.4 motorun ne kadar bayat olduğu, 1.6 206 tarafından ezile ezile kanıtlanınca da, bu eski 2001 c3 de almak istememiştim. 206 1,6 motor ile 20000 tl iken neden 1,4 motor c3 için 22000 tl vereyim dimi...

Para çok zor kazanılıyor gençler, 16 yaşımdan beri zor şartlarda çalışmış bir emekciyim. Günde 11 saat ayakta çalışmak, heleki sosyal güvence olmadan ve askeri ücretle gecen günlerde 6 yıllık ssk primim eriyip gitti. 2001-2007 yılındaki yaşadığım zorlukları halen etkisi üzerimdedir. Kişiliğim, şu anki işime olan azimle çalışma aşkım "kötünün kötüsünü" görmüşlüğümden gelmektedir. Milletin sabırsızca tapa gaz gittiği yolları, düşük yakıt tüketimi elde ederek yavaş ve sakin sürüşler yapacak sabırım, işte bu 10 yıl evvelki Ali arkadaşınızın 11 saat ayakta zor şartlarda düşük ücretle çalışmasından kaynaklıdır.

2007 yılında, kurumsal bir firmada çalışmaya başladım, 2009 yılı Ağustosunda azmimle ilk otomobil olan Ford Tourneo Connect 1.8 TDi GLX aracımı satın aldım. 2013 yılında arabayı satıp Evi aldım. Şu an ise 3900 ssk prim günü dolmuş orta yaş bir baba adayıyım. Artık gezmek tozmak, geçmişi unutup, günümüz gençleri gibi antalya'da selfie çekmek istiyorum... :)

Sadede gelelim... Ben baba olacaktım sanırım, sonra konu test fiyaskolarına kaydıydı galiba. Yok biz daha fazla budaklanmadan Nasıl Hyundai İ10 sahibi olduğumu anlatayım. Çok büyük firmanın, genç yöneticileri, yaptıkları bir anlaşma karşılığı iş sonunda 2 adet Hyundai i10 Blue alır. Birisi pazarlamadaki bayan tarafından kullanılırken, bir diğeride şirketin vekili tarafından aktif şekilde kullanılmaya başlanır. 90 bin km dolduran ilk araba satılır, Pazarlamacıdaki arabada kullanılmadan garajda yatalak olmuşken vekil kardeş bu arabayıda üç ay içinde 30 bin km devirtir. Bakarlarki, araba kiralamak, şirketler için daha mantıklı oluyor, Vekildeki arabayıda satılığa çıkarırlar, Şirket yöneticileri arabayı Sahibinden comda satılığa cıkarırlar. Benim ocak ayı başında favorime eklediğim ilan aslında ilk satılan otomobilin ilanıydı. İkinci İ10 da satılığa çıkınca, ilanı tekrar aktif edip km bilgilerini yeniden düzenlemişler. E tabi benim favorimde bu araba "fiyatı düşürülen ilan" bilgisi ile tekrar hortlamış. Hortlamaya mütakip bende arayıp görüşünde, yakın lokasyonda olan arabayı bana hemen test için getirdiler. Arabayı satacak olan Vekil bey, arabaya talibin çok olmasına rağmen, karşılarştığı tiplerden sıkılmış olmalı ki, benim gibi al yüzlü temiz bir çoçuk görünce kaçırmadan satmak istemiş sanırım.

Otomobil 16 Mayıs 2014 tarihinde trafiğe çıkmıştı, Ben ise 16 Mayıs 2016 tarihinde yani tam ikinci yaşında, xxxx tl ücret ile satın aldım....