14 Nisan 2016 Perşembe

Sosyal Otomobil, Fiat Egea Easy 1.3 Multijet Bölüm 1



Sosyal otomobil. Bu kavramı kendim uydurdum. Yaklaşıkta 6 aydır kullanıyorum. Nedir bu sosyal otomobil. Senin benim gibi, gerçek bir çekirdek ailenin tüm ihtiyaçlarını mümkün olan minimum masrafla, en optimum düzeyde yerine getiren otomobillerdir.


Bunların ilk örneği, Ford'un seri üretim arabası Model T'dir. Aileye yetebilecek, bireysel kullanıma elverişli, idamesi kolay olması amaçlanarak tasarlanmış ve ilk seri üretimi düşük fiyatlandırılmıştı. 1909 yılında ilk üretim versiyonu 900 dolara satılıyordu. Yıl 1920 yılına gelindiğinde 17 ayda 1,400,000 adet üretilmiş fiyatı ise 395 dolara gerilemişti. Yani %60 fiyatı düşmüştü. 



Ford Model T neden bu kadar tutmuştu?  Faytondan bozma karoseri 5 kişi rahat taşıyabiliyordu. İnce lastikleri , yüksek yayları zamanın olmayan yollarında iyi hareket edebiliyordu. 2,9 litre sıralı 4 silindirli motoru, alkol, benzin ve kerosen yakıt kullanabiliyordu.  O senelerde  fazla yakıt istasyonları yoktu. 20 beygir güc üreten motor, otomobili 75 km sürate ulaşabiliyordu. Araba saate 35 km hızla 100 km yol aldığında 11 litre yakıt tüketiyordu. El çevirme ve opsiyon olarak marş sistem ile çalıştırılıyordu. Motor su soğutmalı ve termosifonlu idi. Şanzıman 2 ileri 1 geri kombinasyona sahipti. 45 litre yakıt deposu ön koltukların altında bulunuyordu. 


Ford Model T bu gibi özelikleri sayesinde, sahipleri tarafından uzun süre operasyonel tutulabiliyordu. Yedek parça sıkıntısı yoktu, Motor 1941 yılına kadar üretilmeye devam edilmişti. 

Ford Model T kendi zamanının sosyal arabasıydı. 5 kişilik ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılıyordu. Taşrada oturanlar benzin yerine alkol veya gaz yağı koyup arabayı kullanabiliyordu. Elektrikli marşa sahip olanları, sadece 2 vitesli olması  kadınların kullanması olanak sağlıyordu. Ford Model T bir devrimdi. Bir diğer devirim ise Avrupa'da gerçekleşecekti. 

Halkın Arabası


Adolf Hitler Almanya'sında kendisini seçen halka daha yüksek refah sağlamak, askeri lojistiğide geliştirmek için Reichsautobahnları inşaat etmeye başlamıştı. Bu otobanlar o kadar iddialı yapılardı ki sene 1936 olmasına rağmen hız sınırları 100 km idi. Bu hızlarda ilerliyecek ortada daha doğru düzgün otomobil olmadığı gibi, olanlarda çok pahalıya satılıyordu. Adolf Hitler müsevi otomobil tasarımcısı Josef Ganz'ın  fikirlerini çalarak, Ferdinand Porsche'ye  vermiştir. Hitler, baş tasarımcısı Ferdinand Porsche'den yeni Otobanlarında 2 yetişkin veya 3 çoçuk ile saate 100 km hızla ilerliyebilcek, ekonomik hızlarda 100 km'de 7 litre benzinden fazla yıkmayacak, taşınması kolay basit bir otomobil tasarlamasını istemiştir. Ferdinand Porsche 1931 yılında kendisine Type 12 modelini sunmuş. Son rütüşları Adolf Hitler yaptıktan sonra ortaya  VW39 kod numaralı arac çıkmıştır. 


Hitler'in Kdf adını verdiği (Almanca: Neşeden Güç doğar kısaltması) Type 1 ancak savaştan sonra halka ulaşabilecek sayıda üretilmeye başlandı. Otomobil ilk üretildiği  4 sene boyunca, üzerinde bokser tipi 4 silindirli, su soğutmalı 1 litrelik motor kullanılmıştı. Bu motor 24 beygir gücü 3000 devirde üretebiliyordu. Ama en çok satış 1961 - 1975 yılları arasında gerçekleşecekti. Bu modeller 1200/1300/1500 cc motorlar ile servis edilmişti. Türkiye'de kaplumbağa adıyla bildiğimiz bu makineler, ucuz fiyatları, düşük yakıt tüketimleri, kolay onarımları bu gün bile tercih edilmektedirler.

Sadede Gelelim mi?

Son gezimi Hyundai Accent ile Şubat 2016 tarihinde yapmıştım. Günden güne havalar ısınmaya başlaması ile artık yeni bir geziye daha çıkabilirdim. Ekonomik olarak durumumda iyi gidiyordu. Küçük bir geziyi finanse edebilecek duruma gelmiştim. Budget oto kiralamadan Vodafone RED üyeliğim ile %50 indirim Egea kiralamaya karar verdim. Bu şekilde araba günlüğü 100 liradan gelmişti.. Egea kullanmak istemem sebebi özelikle  Otopark.com And M. Çetin  Egea 1.4 Urban testinde arabayı öve öve bitirememesidir.


Küçük bir aksilik sonucu Otomobili Avisden almak zorunda kaldım. Burda hata tamamen benden kaynaklı oldu. Üstüne üstlük hatamın yüzünden biraz daha yüksek meblağ vermek zorunda kaldım. 9 Nisan 2016 gece 00:30 gösteriyor. Avis ofisteki işlerimi bitirip aracımın gelmesini bekliyorum. O sırada bembeyaz kocaman farları ile üzerime geldiğini fark ediyorum. Bu benim bir  gün için sahibi olacağım Fiat Egea 1.3 multijet idi. 
Deposu ağzına kadar dolu daha 2300 km yol yapmış gıcır gıcır bir Fiat Egea. Üzerinde 95 beygirlik 1.3 multijet motoru, Easy donanım seviyesi, beyaz filo rengi, sedan heybeti ile karşımda duruyordu.




İkinci nesil Multijet 1.3 dizel motor. 

İlk çıktığında 75 beygir , seri üretimde ise modeline göre 70 ve 75 beygir olarak neredeyse tüm otomobil firmalarının küçük otomobillerinde kullanıldı. Multijet motor ikinci nesline 2009 yılında kavuşarak 95 ve 105 beygirlik versiyonları üretilmeye başlandı. İkinci jenerasyon Multijetlerin sabit kanatcıklı turboları düşük devirdede yüksek güç vermesi için değişken geometrilik turbolar ile donatıldı. Yakıt enejektör sistemi anlık 5 enjeksiyondan , anlık 8 enjeksiyona çıkarıldı. İş böyle olunca daha 1500 devirde 200 nm tork üreten yavru canavar doğmuş oldu. Bu motor diğer bir özelliğide 3500 devirde bile 180 nm tork üretebiliyor olmasıdır. Benim kullandığım 95 beygirlik Egea göstergede 4800 devirde itibaren redline başlıyordu.


Gece geç saatlerde arabayı evimin önüne bıraktım. Bazı sebeblerden dolayı Kapadokya planım altı üst olmuştu ve haftasonuda arabasız kalmak istemiyordum. Bu haftasonu araç kullanmak için kendimi çok şartlamıştım. Direksiyon başına gecip stres atmak benim en büyük hobimdi. Bundan hiç bir şekilde taviz veremiyordum. Otomobil sürme aşkım tavan yaptığında , internette pov  videolar acıp izlemeden duramıyor, iki lafımın biri otomobil oluyordu. Rehabilitasyon için ne olursa olsun bir otomobil kullanmam gerekiyordu.

İlk İzlenimlerim... 

Açıkcası, arabanın teknik tablolarını hiç incelemedim. Bana kağıt üzerinde ne yazzdığı değil ne hissettirdiği önemliydi. Arabanın abisi sayılacak olan Linea ile yaşadığım sürüş tecrubelerinde pek tatmin olamamıştım. Çok sıkıcı bir arabaydı. Bu arabayı havalimanın dan eve getirene kadar gecen sürede ise pek bişey anlayacak durumda değildim. Yorgunluk arabayı bir an evvel kapıya çekip uyku moduna geçmem için acele etmiştim. 

Saat sabahın  06:00 hortaladım. Milleti yallah yallah yataklarından hortlatarak kaldırdım. Bu gün Bursa'ya gidiyoruz. Gece gece pek anlamamıştım. Ne kadar güzel ne kadar hoş bir arabaymış sın sen Egea, bembeyaz inci gibi...
  

Bembeyaz, filo rengi, piyasa beyazı. daha bir sürü isim var bu rengin. Ama o sabah bana o kadar çekici gelmiştir ki. anlatamam. Bu cumartesinin ayaz sabahında, elimde anahtarı olan bembeyaz bir araba. Bursa Oylat'ta gidiyoruz, 300 km yolumuz var.



Arabanın koltuğuna oturdum, ilk dikkatimi çeken hız sabitleyicisinin olduğu alanın direksiyonda boş olduğu. Benim easy donanaım paketiyle olan tek sıkıntım işte o hız sabitleyicisinin olmamasıydı. Ama tutupda hız sabitleyicisi içinde 5000 tl fazla ödemek gerekmez bu donanaıma. Arabanın 4 cam elektrikli, bluhooth ile haberleşen bir müzik sistemi, iş görür yol bilgisayarı, yani işime yarayan her şeyi vardı. Neden urban donanım seviyesi alayım ki. Bundan 3 4 yıl sonra bozulacak donanımlara için neden para harcayayım. Zaten araba kiralık ya , alıcı gözüyle bakarak böyle düşünüyordum. Fakat alıcı gözüyle baksamda 60900 tl olan fiyatı beni kendinden uzaklaştırıyordu. 20 bin peşin versem, 41000 tl yapıkredi den kredi çeksem, 48 ay vade ile geri ödemeyle ayda 1220 tl taksitle sahip olabilirim. Fakat iş totele vurulduğunda bu 59000  tl lik bir ödemeyi bankaya yapmış olcağım. Yasal tefeci bankaya 4 yıl için 18000 tl faiz ödemiş olacağım. Ben o 18000 tl faizi 4 sene boyunca gezilerime harcasam, Avrupa'da gidilmedik yol bırakmam heral de. İş bu sebeble kirala kirala sür her biri birbirinden farklı yep yeni arabalar.
Egea satın almak için 60900 tl ücret ile anlaştım diyelim.
18000 tl bu arabanın faizine ödeyeceğim
1000 tl trafik sigortasına
1700 tl kaskosuna
500 tl bakımına
623 tl vergisine
Yani bu arabayı en az 4 sene kullanmak istesem yakıt maliyeti haric sadece giderlerinin yıllık maliyeti 5455 tl olacaktır. Bununda aylık 454 lira bir götürüsü olacaktır. Günlüğü 100 tl den kiralayan benim gibi bir insan, topu topu hafta sonları sürüş yapan bir insan o 454 tl ile kiralama yaparak çok daha faydalı şeyler yapabileceğimi düşünmekteyim. Nerden bakarsam bakayım 454 lira tamamen boşa harcanan bir meblağ ve bu meblağı her ay bir hiç uğruna saymak zoruma gidiyor. Unutmayın ki o canım otomobil daha el freni çekik iken kapıda hiç bir şey yapmadan cebinizden gidiyor. Bu otomobili alsam bile  kredi ve vergi borçlarıyla cebelleşmekten acaba 500 km'yi aşan uzun yolculukları finanse edecek bütçeler oluşturabilcekmiydim. İşte bu kadar net olunca herşey, otomobil sahibi olmak da o kadar zor geliyor ki bana, anlatamıyorum. Neyse işte , Blogda ağlamakta bu olsa gerek.

Bu araba beş kişilik, herkes için yerim var. Uzun süredir evinden çıkıp (İstanbul dışına çıkmamış) üç kız kardeş var. Bunlardan birisi benim eşim, diğer ikisi baldızlarım olmaktadır. Baldızımın bir tane küçük yavrusu var, Oda İstanbul'un bu pis havasından kurtulsun, neşe dolsun , temiz oksijen solusun. Hem ben otomobil sürerek kendi bağımlılığımı tatmin edeyim, onlarda güzel Bursayı görsünler istedim.

 Otomobil direksiyonunda ben ,yanımda eşim, arka koltuklarda baldızlar. Herkes hayatından memnun  koltukları rahat, süspansiyon son derece konforlu. daha otobana çıkmadan Pendik yollarında bunu görmüştük. Yolun başında hanım arabanın konforunu diğer araclar ile kıyasladı. Egea bindiği en rahat araç olduğunu söyledi. Arkadaki baldızlar ise, çoktan uyku moduna geçmişlerdi. Bebeğimiz bile anasının koynunda uyuya kalmıştı. Egea nın konforunu 4 adet feedback alakar tasdiklemiştim. Otobana girdiğimde, 6 litre yakıt tüketimle başladım. Otobana çıktığımda ise çabucak 4,1 litreye düşmüştü.

Vites oranları, evet ilk bu konuya takıldım. Egea vites oranları çok kısa, gördüklerim size kısaca yazmak gerekirse
2250 devirde 90 km/h .
2500 devirde 100 km/h hız .
2800 devirde 110 km/h hız

3100 devirde 130 km hız










3500 devirde 150 km hız
 Bir dizel otomobil için seyir hızlarında devir çok yüksek, fakat burda bir terslik var. Yüksek devir çeviriyor olsanız bile, yakıt tüketimi ortalamada 4,2 litrenin pek üstüne çıkmadı. Araba saate 150 km hızla giderken anlık 9 ile 10 litre üstünü görmedi.


Kısa vites oranları demek, sürekli güç bandında arabayı sürüyorsunuz demektir. 90 km hızla 2250 devir çeviriyorsunuz. Tam gaz basmanız dahilinde ikinci nesil multijet motorunuz, 60 beygir güç ve 200 nevton tork ile cevap veriyor. Gaz pedalı o kadar güze dozajlanmış ki, az yakmak için pedal ile güreşmiyorsunuz. Devir saatinden çok trafik cezası yememek için hız göstergesini takip ediyordum. 2000 devir bandını tutucam diye çırpınmak yerine, aklınız yoldaki hız tabelaları ve polisler oluyor. Duble yolda gidiyorsunuz, hız limiti saate 82 km. Allah aşkına 82 km hız sınırı nedir. Yeni bir yasal açık yakalanıp 90 km hızın %10'u 100 km seyir hızını, 82 km %10'u 90 kilometreye sabitlememiz istiyorlar. Kısaca yeni yasalar üç şerit yolda saate en çok 90 km hız yaparak bizim sabrımızı sınıyorlar.



Kısa vites oranları, sürekli tork ve güç bandı içerisinde geziyor olmak, uzun rampaları size dümdüz yola çeviriyor. Gaza basınca basit bir şekilde sollamaları yerine getiriyorsunuz. Yolculuk boyunca  90 km hızı pek aşmadan yolculuğumu sürdürürken, gözüm sürekli direksiyonun sağ tarafındaki boşluğa takıldı. Buranın boş olması, beni rahatsız etti. Çünkü bir tarafından dolu bir tarafının boş olması. asimetrik bir görüntü. Bu görüntü beni pek memnun etmedi.  

Kiralık otomobil kullancısı olarak, yaptığım her km de benim için kar, yaktığım her litre benzin bana zarar olarak dönmektedir. Daha önce Abant için kiraladığım Cruse controllü 2015 ford fiesta Trend X 588 km yol katettmiştim. Fakat kış aylarında yapılan bu yolculukta, otomobil 5,27 litre mazot yakarak beni şaşırtmıştı. O araba uzun vites oranları, gaz pedalını uygun dozajlamamda bana yardımcı olmuyordu. Yokuşlarda ya vites düşürmem gerekiyor yada gaza abanmak gerekiyordu. rampa cıkarken 80 km hızla 15 litre yakıtı lükül lükül icmesini izliyordunuz. Fakat vites dörtlediğinizde bu tüketim aynı hızda 11 litrelere düşüyordu. Arabanın vites oranları uzunluğu burda bir dezavantaj yaratıyordu. Yüksek hızda yapılan seyirde ise uzun vites oranının bir artısı olmuyor yine yakıt tüketimi artıyordu. Sonuc olarak 72 km hızla olan ortalama hızla seyirde içi boş küçük arabanız kaymak asfalta , cruse controle rağmen 100 km de 5,27 litre dizel yakıyordu. 




Oylat'dayız

305 km yol tepdik, yaklaşık üç saat sürdü. Oylata tırmanış zevkli idi. Fakat virajlı yollarda baldızların midesi bunaldı gene. Tırmanış sırasında benim açımdan bir sıkıntı yoktu.




Arabayı, 4 litre park ücreti ile giriştedi otopark'a bıraktım. Önce Yeşil Vadi adındaki restorana gitmek isterdim. Restoran  malesef, gittiğimizde kapalıydı. El değiştireceği için işletme sahibi bu sere boyunca kapalı tutmayı uygun görmüş. Bilmiyor ki İstanbul'dan misafirleri gelecek kahvaltı yapacaklar burada. 







 Oylat kaplıcalarıyla ünlü bir bölge, İnternette reklamıda pek yok. İnegöl'de köfte yemek için Google Maps üzerinde araştırma yaparken bir şekilde oraları keşfettim. Resimlerini doğal güzeliklerini gördüm. Şelalesi hakkında öve öve bitiremeyen makaleleri okudum. Şimdide buradayım.

 Oylat hakkında bilgi için : http://www.oylat.com/index.php?dl=tr

Yeşil Vadi Restoranın attığı kazığa istinaden bizde şelaleye giden patika üzerindeki lokantalardan birinde kahvaltımızı yaptım. Olyat şelalesi, kaplıcası ve mağarası ile meşur bir yer. Bu gün mağaraya gitmek gibi bir amacımız yok. Küçük çocuğu karanlık bir yere sokmayı düşünmüyoruz. Ama şelaleye çıkabilmek  için elimden geleni yapacağım. Ama önce aç karnımızı doyurmamız gerek. 




Biz 4 yetişkin ve 1 çoçuktan oluşan grubuz. Geçmiş tecrübelerimiz, 4 kişilik kahvaltının hep ziyan olduğunu görmüştük. Üç kişilik kahvaltı söyledik. Bulunduğumuz yer bir platformun üstüne yapılmış hoş bir yerdi. Manzarası, vadiye bakıyor, akarsuyun sesi tüm alanı kaplıyordu. Klasik köy serpme kahvaltısını üç kişilik isteyip 4+1 olarak yedik. Tabi buna rağmen gene yemek arttı.

Karnımız tok sırtımız pek. Doğa o kadar yeşil , oksijen seviyesi o kadar yüksek ki, çarpılıyoruz. Yeşilin verdiği huzur daha önce hiç bir zaman bu seviyeye ulaşmamıştı. Vadinin tabanından akan su, bizi kaynağına doğru çekiyordu. O güzellikler içinde aşağıdaki fotoğrafları çektim .







 








Devamı Gelicek......