25 Haziran 2016 Cumartesi

Nasıl Hypermiler oldum ve Ayten Hayatıma Nasıl Girdi

2014 yılı... Kasım ayının bir günüydü sanırım...
Servis beni Çekmeköy'e 2 kilometre uzaktaki, Çamlık durağında indiriyordu. İş yerinde çok da hoş olmayan bir dönem içerisindeydik. Sözleşmesi bittiği için teknik destek verdiğim bankadan ayrılmak zorunda kalmış, çalıştığım firma beni Maltepe'ye destek birimine görevlendirmişti. Burası evime 20 km uzakta idi. Bankada çalışırken Ümraniye'de görevliydim. Servis hem evimin sokağında bırakıyor, hem de ilk inen ben oluyordum. Çok güzel günlerdi. Maltepe'de görevlendirildiğimde oldukca güç ve zor saatler beni bekliyordu. Yaptığım iş hem zordu, hemde yorucu idi. Mesailer yetmiyordu. Çok zor bir dönemde olmakla beraber kullandığım servis en son beni indiriyor, indirdiği yer ise evime 2 km uzakta kalıyordu. Evimin ordan geçen 131 T adlı yarım otobusler ise asla ama asla boş gelmiyor , içine insanlar istifleniyordu. Ben  hem istif olmamak hemde, 2 liramın cebimde kalması için yürümeyi tercih etmiştim. Çok zor günlerdi. Aynı şeyi hem sabah hem akşam yaşamak ürkütücü şekilde yorucu oluyordu. Zaten yeni görevime alışmanın verdiği belli bir beyin yorgunluğu üstünede bu servis sorunu beni çok yıpratıyordu. Hayatımın aşkı ile ise işte bu curcuna içinde rastladım.

Biz dönelim Kasım ayına, gecenin erken çökmesi ile akşam 19:00 da bile zifiri karanlıkta evime olan 2 km lik yürüyüşün son 1 km sindeyim. Karanlığın içinde yolun kenarında duraklamış olan bir otomobil oldukca dikkatimi çekmişti. Yanına yaklaşıp içine baktığımda mavi mavi ışıldıyan düğmeler, göstergeler, otomatik vitek kolunun komut butonları bir hayli ilgimi cekti. İşte o gün içinde bulunduğum psikolojiyle "Keşke Benimde Olsaydı" dediğimi hatırlarım.  Hüzünlüydüm, dağ gibi arabamı satmış, günde 4 saatini trafikte geçiren,  her gün 2 kilometre yürümek zorunda bırakılmış bir insan, içinde sahibininde oturduğu bu küçük arabaya bakınca , değerini ciddi şekilde anlıyor araba sahibi olmanın... Kasımın zifiri karanlığında, buz gibi havasında,küçüçuk de olsa bir arabam olsaydı düşüncesi o gün beynime işlenmişti. O gün gördüğüm o küçük otomatik araba, Hyundai İ10'dan başkası değildi.

Eşimle çıktığım dönemde, onu ataşehirdeki Hyundai showroomuna götürdüm. O zamanlar piyasada en ucuz olan araba Hyundai i10 olduğu için ,beğenip beğenmeyeceğini görmek adına Hyundai i10'nu gösterdim. O günden sonra ne zaman arabadan konu açılsa "Ayten istiyorum" diyor olacaktı.



Ben o 2 kilometre yolu yürümek istemeyen, Ataşehir trafiğinde iki saatini harcamak istemeyen bir insandım. Fakat ne param nede birikmişim vardır. Hayatımın en zor dönemi beni hamur gibi yoğuruyor, zevklerim ve hobilerim giderek optimize olmaya başlıyordu . Yeni ev alıp kredi yüküne girmiş bünyem, aynı zamanda evlenmek için üstün çaba harcıyordu. Bunlarda yetmiyor gibi, nişanlıma bu sıkıntılarımı yansıtmamak için kiralık arabalarla sözlü olduğum dönemi daha eğlenceli kılmaya çalışıyordum. Çalıştığım yerdeki mesailer ve iş yükünün yarattığı stresi ancak bu şekilde atlatıyordum. Eşim ile olan yolculuklarım beni hayata tutturan en değerli anılarımdı. Bu uğurda sık sık babamıda karşıma almak pahasına bile olsa, sözlümü memnun etmek, benim en büyük amacımdı. Kendimden vazgeçmiştim artık.

Hypermiler Ali olmak işte bu şekilde doğdu. Otomobillerden beklentim, 4 teker 2 koltuk  saate 90 km hıza kadar düşmüştü. Aşkım otobüslerde Seyehat edemeyecek kadar hassas bir insandı. Eş dost arabası, kiralıklar derken dönüp dolaşıp konu hep "Ayten'e" gelirdi.

Aylar gecti, günler geçti, biz evlendik karı kocaya karıştık. Ben hayla kiralık arabalar ile işimi görüyordum. Eşimle beraber bir olup kurduğumuz yuvanın, düğün ve eşya masraflarını teker teker kapattık. Biz böyle kapitalizm kölesi bir hayat sürdürürken, hanımda oluşan bir takım değişiklikler ikimizide endişelendirdi. Eşimin bünyesi giderek hassaslaşmış, otobüs minibüs binemez hale gelmişti. Zip cardan bir tane dualogic fiyasko Fiat 500 kiralayıp onu hastaneye götürdüm. Hiç hesapta yokken, her şeyin monotonlaştığı bu dönemde, ikimizi de mutluluktan ağlatacak o güzel haberi öğrendik....

Baba Oluyorum...

Eşim iki aylık hamile.... O beyaz Fiat 500 içinde, Tuzla sahil yolunda ilerlerken ikimizinde gözleri yaşlı sesiz  sedasız yol alıyordum. Düşünmeden edemiyordum, Ben asosyal otaku adam, ne ara evlendi, ne ara ev sorumluluğu aldı. Ben ne ara baba oluyorum. Ben gerçekten de babamı oluyorum. O küçük bedeninde can taşıyan eşim, doğmamış çoçuğumun sağlığı hep benim sorumluluğum... Artık lay lay lom modundan çık Ali. Artık işler ciddiye bindi. Adam ol evine eşine sorumluluklarını göster.... Artık sana bakan iki çift göz var.....

Eşim gebe olması yolculuk yapmasına ciddi mani oluyordu. Bu sebeble elde avucta ne varsa, bir otomobil ihtiyacı doğdu. Çünkü artık kiralık arabalarla bu iş yürüyemezdi. Sahibinden ilanlarında başladım taramaya. HEnuz mobilya borclarıda yeni bitmişken tam zamanıydı. Yazda başlamadan ucuz yollu bir otomobil almam gerekiyordu.. Hep otomatik arabalara baktım. 2001 2003 en iyi 2005 pertten dönme 25000 tl istiyorlardı. Yakıt tüketimleride bu aracların acayip yüksekti. Yaptığım test sürüşlerinin ikisinde yolda kaldım. Bir tanesinde arabanın her parçası zangır zangır oynuyordu, Bir tanesi çok beğendim ama alamadan başkası kaptı. Başka bir arabayıda beğendim, Bagajda kocaman subwoofer olması beni caydırdı. Ama gel görki benim iş yerime çok yakında bir şirketin aracı 34500 lira etiketiyle Ocak ayından beri favorimde beklerken, bir mesaj beni çok heveslendirdi. Aradan 5 ay geçmesine rağmen 2014 model Hyundai İ10 Blue model arabanın fiyatı 32500 tl fiyata indirilmişti. Nasıl bir şans ise çepten kredi alma olayıda yeni başlamıştı. Elimde 25000 tl param vardı. 2008 altı 10 tane araba test ettim ve hepsinden tiksindim. Karşıma 2014 model üstelik hep arzuladığım LPGli Hyundai i10 Blue çıkmıştı.....

Hyundai i10 Blue ile ilk tanışma ...

Şirketi aradım, Hyundai i10 talip olduğumu test etmek istediğimi söyledi. Cevap veren güzel insan hemen arabayı bana gönderdi. Araba zaten bana çok yakın bir lokasyonda bulunmaktaymış. Arabaya bindim test ettim. Bu benim kullandığım ilk manual i10 modeliydi. 
Ben biraz acemiyim, sıkıntı olmasın desemde, arkadaş sorun olmaz diyerek anahtarı teslim etmişti. Araba çok güzeldi. İlk sürüşte ilk dikkatimi çeken vites kolunun güzel geçişleriydi. Araba fabrikadan lpg olması , göstergede LPG depo seviyesi olması, bunlar çok güzel detaylardı. Araba daha 36000 km de kapalı garaj arabasıydı. Benim adıma yaptığım en güzel test sürüşüydü. Daha önceki, gecenin bir vakti tüpü bitmiş pejo 106 ile kaldığımı düşününce tabiki en güzel test sürüşü bu idi. 

Test sürüşü Fiyaskolarım ...

İlk Fiyaskom bir Peugot 106 Otomatik ile yaşandı.. Araba ile test süüşüne çıktık, Araba ne benzin ne gaz vardı deposunda, Galerici bana şöyledir böyledir deyip 13000 tl satmaya çalışıyorduki, yokuşun tepesinde gaza basmama rağmen rampayı çıkamadı. Derken benzini bitti küt diye kaldık.  Araba 3 ileri otomatikti. Bagajda dev gibi tankı vardı. Galerici bu araba sana göre olmaz sen araba alamazsın deyip çekişe çekişe olay yerinden ayrılım 
İkinci fiyaskom ise yine Pejo 106 ile gerçekleşti. Bu nispeten daha dramatik olmuştu. Tek kapı bir modeldi., 10 bin tl den satılıcaktı bana. Ama arabanın içine bir kere sığamadım. İttim kastım yok olmuyor. Neyse yola cıktık, Yokuş aşağı inip rampa çıkarken küt iye stop etti. Makina benzini bitmişti. Çalışmadı bir daha. Aracı sahibine emeanet edip ayrıldım. .... 
Yok 10 15 bin arası sağlam araba bulunmuyor. Fyatı iki katına çıkardım, Bu sefer 20 binlik otomobillere bakacaktım. Çok güzel bir Citroen C3 otomatik buldum. Pertten dönmeydi, Ama olsun zaten 2003 modeldi. Kullandım; gece gece çok zevkli gidişi vardı. Bayıldım. Ama eşim 2003 modele 22 bin tl verme taraftarı olmayınca vazgeçtim. Eşim bu konuda haklıydı tabi,
Daha sonra 1,6 portakal rengi otomatik 206 ile şansımı denedim.. Sahibinden comda bulduğum otomobilin sahibi, emekli bir yaşlı amcaydı. Otomobilerle olan ilgisi ve bilgi seviyesi oldukca yüksek levellerde olan bu amca, arabasına çok iyi bakmıştı. 2000 model araba için 20 bin tl isteyecek kadarda mütevazi idi. Araba 160 bin kmde olsada pırıl pırıldı, 110 beygir versiyonu, 4 ileri tork konverterli şanzımanı ve portakal rengi ile beni benden alsada, ailem hiç memenun değildi. Ben arabayla Ataşehirin arka yollarında bir test sürüş yaptım , resmen 110 beygir motor beni benden almıştı. Şanzıman tık tık çalışıyordu. Ama bagajda kocaman bir subwoofer pekte beni memnun etmemişti. Amca buraya bebek arabası nasıl sığacaktı.
 Bu turuncu afeti almayı çok istesemde, yaşından, renginden ve kıcındaki subwooferdan dolayı üzülerek almaktan vazgeçtim. Bir sonraki model , mavi bir C3 olacak, 1.4 motorun ne kadar bayat olduğu, 1.6 206 tarafından ezile ezile kanıtlanınca da, bu eski 2001 c3 de almak istememiştim. 206 1,6 motor ile 20000 tl iken neden 1,4 motor c3 için 22000 tl vereyim dimi...

Para çok zor kazanılıyor gençler, 16 yaşımdan beri zor şartlarda çalışmış bir emekciyim. Günde 11 saat ayakta çalışmak, heleki sosyal güvence olmadan ve askeri ücretle gecen günlerde 6 yıllık ssk primim eriyip gitti. 2001-2007 yılındaki yaşadığım zorlukları halen etkisi üzerimdedir. Kişiliğim, şu anki işime olan azimle çalışma aşkım "kötünün kötüsünü" görmüşlüğümden gelmektedir. Milletin sabırsızca tapa gaz gittiği yolları, düşük yakıt tüketimi elde ederek yavaş ve sakin sürüşler yapacak sabırım, işte bu 10 yıl evvelki Ali arkadaşınızın 11 saat ayakta zor şartlarda düşük ücretle çalışmasından kaynaklıdır.

2007 yılında, kurumsal bir firmada çalışmaya başladım, 2009 yılı Ağustosunda azmimle ilk otomobil olan Ford Tourneo Connect 1.8 TDi GLX aracımı satın aldım. 2013 yılında arabayı satıp Evi aldım. Şu an ise 3900 ssk prim günü dolmuş orta yaş bir baba adayıyım. Artık gezmek tozmak, geçmişi unutup, günümüz gençleri gibi antalya'da selfie çekmek istiyorum... :)

Sadede gelelim... Ben baba olacaktım sanırım, sonra konu test fiyaskolarına kaydıydı galiba. Yok biz daha fazla budaklanmadan Nasıl Hyundai İ10 sahibi olduğumu anlatayım. Çok büyük firmanın, genç yöneticileri, yaptıkları bir anlaşma karşılığı iş sonunda 2 adet Hyundai i10 Blue alır. Birisi pazarlamadaki bayan tarafından kullanılırken, bir diğeride şirketin vekili tarafından aktif şekilde kullanılmaya başlanır. 90 bin km dolduran ilk araba satılır, Pazarlamacıdaki arabada kullanılmadan garajda yatalak olmuşken vekil kardeş bu arabayıda üç ay içinde 30 bin km devirtir. Bakarlarki, araba kiralamak, şirketler için daha mantıklı oluyor, Vekildeki arabayıda satılığa çıkarırlar, Şirket yöneticileri arabayı Sahibinden comda satılığa cıkarırlar. Benim ocak ayı başında favorime eklediğim ilan aslında ilk satılan otomobilin ilanıydı. İkinci İ10 da satılığa çıkınca, ilanı tekrar aktif edip km bilgilerini yeniden düzenlemişler. E tabi benim favorimde bu araba "fiyatı düşürülen ilan" bilgisi ile tekrar hortlamış. Hortlamaya mütakip bende arayıp görüşünde, yakın lokasyonda olan arabayı bana hemen test için getirdiler. Arabayı satacak olan Vekil bey, arabaya talibin çok olmasına rağmen, karşılarştığı tiplerden sıkılmış olmalı ki, benim gibi al yüzlü temiz bir çoçuk görünce kaçırmadan satmak istemiş sanırım.

Otomobil 16 Mayıs 2014 tarihinde trafiğe çıkmıştı, Ben ise 16 Mayıs 2016 tarihinde yani tam ikinci yaşında, xxxx tl ücret ile satın aldım.... 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder